Kadın Kahramanın Yolculuğu - Bölüm 2
Karanlık feminen taraf genelde kadınların kendi içlerinde reddettikleri feminen özelliklerin bilgeliğiyle karşılaşma ve en derin kollektif korkularıyla yüzleşmeyi temsil eder
Eğer bu yazıyla ilk kez karşılaştıysan öncelikle Bölüm 1’i okumanı şiddetle tavsiye ederim çünkü konuya orada giriş yaptık. Eğer Bölüm 1’den buraya geldiysen kaldığım yerden devam ediyorum hemen.


Bella, yeraltında sürdürdüğü yolculuğunda Azap nehri olan Acheron’dan geçerken sahip olduğu ayrıcalığın farkına vardığı bir deneyim yaşar. Gemideki (kayıktaki) mentorlarından Mr.Astley kendi özgürlüğünü yaşaması uğruna dünyada nelerin feda edildiği bilgisiyle yüzleştirir onu. İnsanlığın çoğunu ekonomik, psikolojik, sosyolojik ve siyasi anlamda acı çekmeye mahkum eden ve sadece belli bir azınlığı koruyan ayrımcı ataerkil yönetim şekillerinin yarattığı insanlık dışı sonucu kendi gözleriyle görür. Fakat bu nehirlerden geçerken dikkatli olunması gereken bir şey vardır, her birimiz hayatımız boyunca karşılaştığımız türlü zorluklar karşısında bu azap nehirlerine düşebilir ve orada kalarak yıllarımızı harcayabiliriz. Özellikle acıdan beslenen ve ondan bir nevi zevk alan bir kültürün içinde yaşadığımız zaman o nehirlerden çıkıp yeniden harekete geçme gücünü bulmak, aşmamız gereken önemli engellerden biridir.




Bella bu bilgiyle tabiri yerindeyse kavrulduktan sonra, bu öğretiye teşekkür edip yolculuğunun bir sonraki adımına hazır olur. Zaten gemi personeline (yani kayıkçıya) tüm parasını verdiği için Duncan’la beraber gemiden atılır. Çünkü kayıkçıya parayı gideceğin yere ulaşmadan önce verdiğin zaman kayıkçı parayı alıp seni yolda bırakır. Bu da yolda öğrenilmesi gereken derslerden biridir elbette. Bella kendi mentorunun ataerkil sistem karşısında taşlaşmış olan kalbine bakıp onun bu acıyı dönüştüremediği için aciz küçük bir çocuk kimliğinde takılı kalan hayat/ölüm yolcularından olduğunu fark eder. Ne demiştik Azap nehrinden çıkmak için harekete geçmek gerek ve hareketsiz kalanlar ölüler diyarında beklemekten daha fazlasını yapamazlar.
Bella ise içinde uyanan acı ve öfkeyi harekete dönüştürmek zorundadır ancak bunu yapmadan önce feminen doğasının karanlık tarafıyla da buluşması gerekmektedir. Bu karanlık feminen taraf genelde kadınların kendi içlerinde reddettikleri feminen özelliklerin bilgeliğiyle karşılaşma, en derin kollektif korkularıyla yüzleşme ve onunla barışmayı temsil eden derin bir içsel çalışmayı temsil eder. Günümüz kadın mitolojisinin en korkulu tehlikesi de “kötü yola düşme” olarak temsil edilmektedir. Bella’nın aşması gereken bu aşama Paris’teki bir genelev sahnesiyle çıkar karşısına. Kapıda onu bekleyen eşik bekçisi (mama), mitolojide Cerberus olarak bilinen 3 kafalı bir köpektir ve Hades’in kapısını korumakla görevlidir. Filmdeki bu köpek göndermesi de Swiney’nin Bella ile olan konuşmalarında onu ıssırmaya çalışmasıyla temsil edilir (elbette kitapta bu detay yoktur).

Yolculuğunun bu döneminde gerçek bağımsızlığı keşfeden Bella tüm eril bağlarından kopar aynı zamanda ilk kez bir kadın çemberi içine girer. Gözünü açtığı andan itibaren, yaşadığı dünyada bir kadın olarak elde edemediği, deneyimlemek istediği gücü maskülen temsillerle özdeşleşerek ve onları taklit ederek yaşamıştır. Hepimiz gibi büyürken gördüğü kadın temsillerinin gücü elinden alınmış, amaçsız bırakılmış, bu sebeple hırçınlaşmış ve feminen doğasını maskülen dünyanın kurallarına feda etmiş kadınlarıyla özdeşleşmek yerine baba figürünün özgür ve güçlü imajıyla birleşmek istemiştir. Ancak yolculuğu sırasında bu yücelttiği figürün eksik taraflarını görmüş ve kendi içindeki bilgeliğe ulaşmak için içsel pusulası onu yeni bir maceraya yönlendirmiştir.
Murdock'a göre, karanlık feminenin keşfi, kadının kendi içsel karanlık ve yıkıcı güçleriyle yüzleşme ve bu güçleri kabul etme sürecidir. Bu aşama, kadının hayatındaki zorluklarla, travmalarla ve çatışmalarla yüzleşmesini ve bu deneyimlerden öğrenmesini gerektirir. Karanlık feminenin keşfi, kadının bütünlüğüne kavuşmasını ve kişisel güçlerini yeniden kazanmasını sağlar.
Filmin bu bölümündeki cinsel içerikli sahnelerin yoğunluğunun bu filmin en fazla tepki çeken yeri olduğunu söylemem gerek. Yine kitapta bu şekilde yer almayan bir anlatımla uzun bir yer ayrılmış genelev bölümüne. Peki bunun sebebi ne? Pek çok kadın tarafından “kadının özgürleşmesinin cinsel özgürleşme ile anlatılmasının” eril bakış açısı (male gaze) taşıması ile eleştirildi film. Ben ise filmi bütün olarak ele aldığımda bu eleştiriyle ilgili iki şeyi problematik buluyorum. Birincisi kadının cinsel özgürleşmesini “erkeğin bakış açısında nesneleşen kadının” özgürleşmesi olarak betimlemek cinselliği sadece erkeğe ait bir şey olarak kabul etmek demek. Yani kadını savunacağım derken yine ataerkil kuralların sınırları dahilinde bir eleştiri getirilmiş oluyor bence. Bu eleştiride savunulan şey kadın sadece cinselliğinden ibaret değil o çok daha fazlası, o kutsal, o değerli, bu basitlik üzerinden onu özgürleşmiş göstermek sadece kadının evlilik dışı cinsel aktiviteyi yaşarken yasalar tarafından korunmasının önüne geçip erkeklerin istediği üzere bağ kurmadan cinsellik yaşamasının önünü açarak kadını savunmasız bırakıyor. Yani buradaki sorunu yasaların sadece evli kadını korumasında değil kadının cinsellik yaşamasında bulmak zaten ataerkil düzenin en sevdiği söylem. Kadının iffetini evlilik kurumunun içine kapatmak ve bunu da onu korumak için yaptığı yalanını söyleyerek yasaları buna göre düzenlemek büyük düzenbazlık. Fakat film de zaten tam bu sebeple uzatıyor bu sahneleri, tıpkı Bella’nın Duncan’a “Benimle hem evlenmek hem de beni öldürmek mi istiyorsun?” deyişinin ataerkil düzendeki kadın-erkek ilişkilerinin altını çizdiği gibi, bu sahneler de kadının eril sistem tarafından sınırlandırılmış olan cinselliğinin özgür bırakıldığında genelev çatısı altındaki bir “hizmet” olarak görüldüğünün altını çiziyor.
İkinci nokta ise cinsel organı dışında erkekle aynı şekilde yaratılmış kadının özellikle bu açıdan baskılanmasının ve özgürleşme sembolünün bu olmasının sebebini sorgulamak. Yani cinsel olarak özgürleşmek salt eril bakışa indirgenemez. 1.Bölüm’de Athena’nın doğuşunu anlatırken bahsetmiştim mitolojinin yaptığı bu hikaye anlatımı, üreme eyleminin mutlak gücünün kadından alınıp erkeğin kontrolüne teslim edildiğinin bir ilanı. Tıpkı yaşlı kadının bilgisini devretmesinin istenmemesi gibi kadının bu yolla da kendi gücünü keşfetmesinin engellenmeye çalışılması ve kadınların bile bunun doğru yol olduğuna ikna edilmesi yine ataerkin bir başarısı. Çünkü sadece kadına ait bir bilgelik varsa o da yine sadece kadında olan vajinadan geçiyor, bu sebeple kendi projekte edilmiş erkek bakışımızın kurbanı olmadan bakmak gerek buna.
Sahip olduğu tüm kimlikleri tek tek bırakıp bilinçaltının en derin noktasına inen ve kolektif korkularıyla yüzleşen Bella, bir aşamayı daha tamamladığında eski hayatına ait olan ve ona unutturulan doğum izinin "onu korumak için" ona söylendiği gibi geçirdiği kazanın izi olmadığını anlar ve son bir yüzleşme için eve dönmeye karar verir. Genelde bizden saklanan bizi korumak için olduğu söylenen her bilgi bizi belli bir yere hapsetmek ve bağımlı kılmak içindir. Eve geri dönüp başına gelenleri öğrendiğinde bunu olgunlukla karşılayarak geleceği için bir plan yapar. Doktor olacak ve başta ona engel olmaya çalışsa da Bella’nın yolculuğunun sadece ona ait olmasına saygı duyan Mr.Mccandles ile evlenecektir. Ancak önce Kadın Kahraman’ın Yolculuğundaki son aşamayı da geçmesi gerekir.
Yaralı Masküleni Şifalandırma
Kadın Kahraman’ın Yolculuğundaki son aşama şifalanmış feminen ve maskülen enerjilerimizin sembolik evliliğidir. İçimizde dengede olduğumuz, bir diğerinin öbürü üzerinde hakimiyet kurmaya çalışmadığı hale gelmektir. Bella ve Mr.Mccandles bu iki tarafı sembolize eder.
Ama öncelikle Victoria’nın kaçtığı toksik ve kırılgan maskülen enerjiyi temsil eden eski kocası ile yüzleşmesi, onun talepkar, agresif, gaddar, zorlayıcı ve bedeniyle olan ilişkisini kopartmak isteyen tarafını dizginlemesi gerekir. “Eril enerji, arketipik bir güçtür; bir cinsiyet değildir. Dişil gibi o da tüm kadın ve erkeklerin içinde yaşayan yaratıcı bir güçtür. Dengesizleştiğinde ve yaşamla ilişkisiz hale geldiğinde kavgacı, eleştirel ve yıkıcı olur. Bu ilgisiz arketipik eril soğuk ve insanlık dışı olabilir; insani sınırlamalarımızı dikkate almaz. Maçoluğu bize ne pahasına olursa olsun ilerlememizi söyler. Mükemmellik, kontrol ve hakimiyet talep eder; hiçbir şey asla yeterli değildir.”1
Ancak kendi içindeki dişili iyileştiren biri dengesini kaybetmiş olan erili fark edebilir. Bella da Victoria olarak sahip olmadığı bilgelikle bu sefer eski kocasına karşı çıkıp baskıya boyun eğmez, onu kendi silahıyla vurur ve bir nevi temsili olarak hadım eder.
Yaşadığımız dünyanın doğanın yaratıcı gücüyle bağını kopartmış, bizi sürekli zorlayan, insanı makineleştirip, sistemin kendisinin devamı için çalıştıran, öldüren, ezen ve hakimiyet kurmaya çalışan halinden eminim hepimiz yılmış durumdayız. Çoğumuz ise Mr.Astley gibi aciz bir çocuk çaresizliğinde bu hislerin altında ezilmemek adına kenara çekilip yolculuğun bitmesini bekliyor. Aramızda bu zorlayıcı yolculuğa çıkmaya gönüllü olup harekete geçmeyi arzulayan çok az kişi olsa da, dünyayı Bella Baxter’ların değiştireceğini söylemek bu film çerçevesinde yanlış olmaz.
Ben de yazmasam olmaz dedirten bu filmle içinde olduğum yolculukta yeni keşifler yaptım. Bir sonraki yazıda bu hikayeyi neden yazmak istediğimi anlatırım belki sana.
Okuduğun için teşekkürler. Her zamanki gibi yorumlarını duymayı ve sohbet etmeyi çok isterim. Yakında görüşmek üzere, cheers!
Bu yazıyı beğendiysen hem yukarıda hem de aşağıda bulunan kalp işaretine tıklayarak ve beğenebileceğini düşündüğün diğer kişilerle paylaşarak bu platformun duyulması ve gelişmesine destek olabilirsin. Bunlardan birini ya da her ikisini de yapabilirsen mutlu olurum. Bana her zaman yorumlar aracılığıyla, erturknil@gmail.com ile mail üzerinden ya da instagramda @nilerturk hesabından ulaşabilirsin.
Maureen Murdock, The Heroine’s Journey
Keyifle okudum, teşekkürler 🙏🏻😊
Bu derinliklerin hiç farkında olmadan izledim filmi, seks sahneleri kısmını da hiç yadırgayıcı bulmadım . Ben daha çok yetişkin bedeninde saf ve meraklı bir zihnin , ki kendimi de öyle görüyorum, herşeyi öğrenmek için o hissizlik batağı yada onca adaletsizlik karşısında yaptıklarımızın hiç de faydasının olmamasının acizliği gibi gördüm ama sizin yazınız , gerek mitolojik ve feminist okumalar ve de bunun sanatla da birleştirmeniz hepsi çok profesyonel ve çok başarılı , ve son cümlede dediğiniz gibi bella olma cesareti yaratan kadınlar, bu gibi yazıları yazan kadınlar dünyayı kurtaracaksa kurtaracak, umut orda bir yerlerde parlıyor , elinize sağlık 👏🏼🌿