Geçtiğimiz hafta couture moda haftasında sansasyon yaratan Schiaparelli defilesinin tarafları savaş alanını terk etti. Üzerine çokça konuşuldu, fikirler beyan edildi ve tartışma defilede yürüyen kıyafetlerin sanat objesi olup olmadığı ayrımı üzerinde yoğunlaştı. Neticede couture dediğimiz form, modanın kendini en sanatsal şekilde ifade ediş biçimi olarak kabul gören ve defileyi izleyenlerde yoğun duygular uyandırması beklenen bir şov. Yüksek modanın topluma ayna tutması, zamanın ruhunu yansıtması ve bunu yaparken kar etmesi ve popüler olması talep ediliyor. En kabul gören moda evlerinin, en önemli pozisyonlarında, fikirlerini milyonlarca insana ulaştırma imkanı bulan tasarımcılardan beklenenler büyük.
Ancak zamanın ruhu biraz hassas. Daha çok bir akıl hastasının, ya da içinde 18 kişiyle beraber yaşayan bir şizofrenin ruh halinde yaşıyor gibiyiz. Bu yorucu, ama bazen de dahice bir şeylerin ortaya çıkmasına olanak sağlayan bir zaman. Sanatçı topluma ayna tutma konusunda kendisine bir söz düştüğünü ve bazı çarpıklıkları insanlara fark ettirmek istediğini düşünse bile, bunu hangi formatta yaptığı, o formatın kendi anlam ağırlığıyla birlikte geliyor, bunu unutmamak gerek. Eğer lüks moda işindeyseniz, eleştirmek istediğiniz şeyleri binlerce dolarlık çantalar ya da kıyafetler üzerinden yapmak ağızda ve hafızada kötü bir tat bırakan ve bugüne kadar yaptığınız tüm iyi işleri silen bir etki yaratıyor bana kalırsa.
Örneğin 1920’lerde kurulduğunda zarafetin tanımını yapan ve dönemin ayrıcalıklı kitlesine hizmet veren Balenciaga, Mart 2022’de gerçekleşen defilesinde moda evinin şimdiki tasarımcısı Demna’nın kendi geçmişinden aldığı ilhamla, modanın global ve güncel anlamına harika göndermeler yaptığı, bana kalırsa sanat eseri bir şov gerçekleştirmişti. Demna’nın yarattığı kıyafetleri ya da moda algısını sevmemekle beraber Balenciaga’nın temsil ettiği eski anlamı yepyeni bir algıya taşımasını takdir ediyorum. O şov hakkında yaptığım yorumu buradan okuyabilirsin.
Fakat bu kadar övgü alan ve topluma ayna tutan bir şovun hemen ardından gelen sezonda, markanın yaptığı sınırları aşan kampanya sebebiyle tamamen iptal edilmesi, viral etki yaratma uğruna tasarımcıların neleri feda etmeyi göze aldığını sorgulatıyor.
Balenciaga’nın 2022 yılbaşı hediye sezonu kampanya görsellerinde, çocukları uygunsuz gözüken bazı aksesuarlarla beraber fotoğraflaması ve hemen ardından yayınlanan, Adidas ile yaptığı işbirliğini duyurduğu kış kampanyasında, ünlü isimlerle yaptığı fotoğraf çekimlerinde kurulan bir ofis setinde, setin bir parçası olarak fotoğraflanan bazı dökümanların çocuk tacizi davalarından alınan gerçek hukuki belgeler olduğunun ortaya çıkması, döneme damgasını vurdu. Elbette ki toplum haklı olarak sınırı çizdi ve bu yapılanların bir set kazası olamayacak ciddiyette olmasından ötürü markanın ipini çekti. Bu noktada aynı yıl içinde göklere çıkartılan bir dehanın, yaptığı aynı iş sebebiyle tamamen yerin dibine sokulmasını izledik.
Gelelim Schiaparelli’ye, markaya yeniden hayat veren Daniel Roseberry, geçtiğimiz hafta fikirlerini muhteşem işçiliklerle hayata geçirdiği, sansasyonel bir şova imza attı. Schiaparelli’nin sürrealizme dayanan köklerini yorumladığı defilede, üzerlerinde bir hayli gerçekçi yapılmış hayvan kafası bulunan kıyafetlerle yürüyen, 3 tane ünlü ve önemli model podyuma çıktı. Özellikle ekran başında şovu izleyen büyük bir çoğunluk, gördüklerinden oldukça rahatsız oldu.
Defilenin izleyenlerde büyük tepki yaratması, zaten planlanmış bir provokasyondu, çünkü bu kıyafetleri giyen modellerin tanınmayan genç modeller yerine, kişisel hayatlarında bazı tepki çeken seçimler yapan ve endüstride ayrıcalıklı yerleri olan Irina Shayk, Shalom Harlow ve Naomi Campbell olması ve defileye izleyici olarak katılan Kylie Jenner’ın da bu hayvan kafalı kıyafetlerden birini giyiyor olması, Roseberry’nin topluma vermek istediği mesajı iletme şekliydi, ve bizi dürtmek istediği aşikardı.
Görseller hissettirdikleri yoğun duygular sebebiyle benim gibi pek çok kişinin tepkisini çekti ve markanın sosyal medya hesapları moda adına yapılan bu gösterinin, hayvanları öldürüp üzerine giymeyi yücelten, bulunduğu dönemi anlamakta ve bağ kurmakta zorlanan, sanatla hiçbir ilgisi olmayan bir icraat olarak gördüklerini belirten yorumlarla dolup taştı. Marka kendi lensinde, Dante’nin ünlü Inferno eserine bir göndermede bulunduğunu, bu işlerin yapımında hiç bir hayvana zarar verilmediğini, tam tersi insan eliyle bu kadar gerçekçi işler yaratabiliyor oluşumuzun yüceltildiğini ve amaçlarının bu hayvanların kadınları koruduğu imajını yaratmak olduğunu söyledi.
Ve bu sefer durum Balenciaga kampanyasında olduğu kadar net değildi. Yapılan provokasyon moda severler ile moda yazarlarını ikiye ayırdı, çünkü pek çok moda yazarı için bu kıyafetler, hayvan kafaları gerçek olmadığı için sanattı ve insanlarda bir duygu yaratmış olması bunun kanıtıydı. Ben kendi adıma gördüğüm görüntüyü anlamsız, gereksiz ve şova bir katkısı olmayan bir sansasyon aracı olarak yorumladım. 2023 yılında gelişme olarak gösterdiğimiz iş, insan eliyle çok gerçekçi kesik hayvan kafası yapabiliyor olmamız olmamalı sanki. Tartışacağımız konuların artık değişmesi gerektiğini düşünmekle birlikte, bu konunun da bu denli tartışma yaratacak bir ortam oluşturmasını da ayrıca manidar buluyorum. Çünkü, yaşadığımız şizofrenin kafasının içindeki karakterlerden bir tanesi, doğa/insan ilişkisini, iklim krizini ve modanın bu konulardaki rolünün kötücül olduğunu bize sürekli hatırlatıp duruyor. O sebeple sadece ayrıcalıklı kişiler için yapıldığı ortada olan bir formatta moda/doğa ilişkisini yorumlamak, insanı illa ki üst bir konuma yerleştiriyor ve konunun ardını görmek zorlaşıyor.
Bunu sanat olarak görenlerin tarafında haklı bulduğum bir önerme var lakin. İnsanlar hassas olduklarını dile getirdikleri bu konu hakkında, hayvan hakları için çoğu zaman bu tepkileri vermiyor. Ya da hayvanlardan alınan veya doğaya zararlı materyallerden yapılma kıyafetleri kullanmakta sakınca görmezken, bu durum ancak gözlerine özellikle ayrıcalıklı birileri tarafından kocaman bir şekilde yansıtıldığında bunu sorun ediyor. Yani bunun ikiyüzlü ve duyar kasan bir tepki olduğu söyleniyor. Çünkü ilham alınan konu olan Dante’nin Inferno’sunun 1996 yılında Alexander Mcqueen tarafından, üstelik gerçek hayvanlar kullanılarak yorumlandığı defilede hiç bir kötü tepki oluşmazken, Schiaparelli’deki hayvan figürlerinin tamamen inorganik materyallerden oluşmasına rağmen bu denli tepki çekmesi, altta yatan başka bir sebep olabileceğine işaret ediyor. Tabii ki toplumun 1996 yılına kıyasla bu konuda bilinçlenmiş olması, hayvan figürlerinin sergileniş şeklinin Mcqueen’e kıyasla provoke etmeyi amaçlaması ve artık sosyal medya sayesinde tepkimizi paylaşabiliyor olmamız bu farkı yaratıyor olsa da, ortada daha derin bir problem olduğunu ben de düşünüyorum.
Belki de asıl tepki verdiğimiz şey sadece hayvanların kullanımı değil, Kylie Jenner gibi ayrıcalıklı insanlara karşı duyduğumuz kinle yüzleşmemiz. Onları saraylarında ellerinde kadehlerle, yaptıkları zalimlikleri toplumu umursamazca konuşurken, üzerlerinde zenginliklerini gösterdikleri kıyafetlerle hayal ediyor oluşumuz. Gördüğümüz temsil, kafamızda ayrıcalık sahibi insanlar için çizdiğimiz karikatürün bir tür onayı, bir tür, böyle düşünmekte haklısınız, demesi gibi. Zamanın ruh hali aslında daha çok buna tepkili gibi. Bu sebeple de amacı bunu fark ettirmek olsun ya da olmasın yapılan işin sanatsal değeri olduğu bir gerçek.
Evet, bu 3 look olmasaydı bu defile bu kadar konuşulmazdı, ama defile sergilediği diğer kıyafetlerle yine de şiir gibi olurdu ve yarattığı bu kötü algıya da ihtiyaç duymamalıydı gibi hissediyorum. Çünkü bu konu özelinde daha fazla provoke edilmeye ihtiyacımız yok, hele ki sadece bir fantezi görmek ve sıradan hayattan bir kaçış için baktığımız defilenin birinde bunlarla yüzleşmemize gerek var mıydı bilemiyorum.
Bir yandan da bana kızımın odasında asılı olan renkli unicorn kafasına şüpheyle bakmamı ve hayvanları neden oyuncaklaştırıp insan için bir nesneye indirgediğimizi sorgulatmaya başlattığı için de müteşekkir gibiyim. Neden böyleyim? Çünkü ben bir şizofrenin kafasının içine benzeyen döneme aidim ve geldiğimiz doyumsuzluk çağında artık şiir gibi ya da “yeterince iyi” işler haber değeri taşımayan ve heyecan uyandırmayan bu yüzden de viral değeri olmayan bir yerde. Ve bazı şeyleri değiştirmek için viral olmak, risk almak ve bazı kaşları çatmak gelecekte bir şeylerin daha iyi olmasına sebep olacaktır belki de.
Gerçekten çok harika bir analiz olmuş, teşekkürler. Moda endüstrisi her zaman kar etmeyi, ne olursa olsun para kazanmayı hedef alan bir endüstri. Farklı olmak için her türlü değeri yıkmaktan beis görmeyen bir endüstri. Geçtiğimiz yüzyılda o kadar çok şey denendi ve moda kendini sürekli tekrar eder duruma geldi ki artık yeni yapacak çok birşey kalmayınca sıra çocuklarla ve hayvanlarla ilgili değerlerin yıkılmasına geldi ki buna artık insanlar dur demek zorunda kaldı. Ne kadar “liberal” olursak olalım çocukların ve hayvanların moda için kullanmasına sanat gözüyle bakamıyor artık kimse. Herhalde sanat tanımının yeniden yapılması gerekiyor, varolan tanımlar biraz yetersiz kaldı belli ki. O anlamda sürdürebilir moda ve giyilebilen sanat kavramlarının bir sentezini çok kıymetli buluyorum🧿
Teşekkürler.